Birkaç gün önce İstanbul'daydım. Bu, İstanbul'a ilk gidişim değildi ama ilk defa şehir içinde bu kadar uzun süre kaldım. Gerçekten çok büyük bir şehir. Hele ki yolumu bulmakta zorluk çektiğim anlarda hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim kendimi yön bulma konusunda. Sonunda ondan bundan sorarak bulduğum bir otobüse bindim ve efendi gibi paramı ödeyip şöförün hemen arkasındaki koltuğa oturdum. Tabi yol iz bilmediğim için biner binmez şöförle pazarlığımı yaptım:
-abi ben fenerbahçe ordu evine gidicem beni uygun bi yerde indirir misin ?
-mmz..mnmm tamam
-sağol abi..
herşey ilk anda çok güzeldi. Köprüler, dönemeçler aşıyorduk ve kimi zaman pek de tekin olmayan yollardan geçiyorduk. Şoför abimizin renkli telefon konuşmaları eşliğinde eşsiz bir şehir içi seyahat geçirdiğimi düşünüyordum. İstanbul, gece ışıklar eşliğinde daha bir güzel daha bir seksi görünüyordu gözüme.. Ancak bir süre sonra kıllanmaya başlamıştım. Ulan bu şoför beni unutmuş olmasın sakın ?
Bu kadar endişeli bir hali en son, fakülteye ilk girdiğim sene anayasa hukuku sınavından önce yaşamıştım. Bu gibi durumlarda bütün olasılıkları düşünürüm ve genelde de en kötüsünü düşünürüm..
-Abi ne olabilir ki yani en kötü ihtimalle bir tur daha atarım aynı otobüsle yine giderim gideceğim yere..
-BABAYI GİDERSİN, HİÇ SAATE BAKTIN MI SEN YAVRUM ? 22.45'TE NEREDE OTOBÜS BULUYOSUN İSTANBULDA ?
işte içimdeki şeytandan gelen bu sesle irkildim ve harekete geçmeye karar verdim. İlk önce ufak öksürük sesleri birkaç dakika sonra yerini 40 yıllık sigara bağımlısının böğürmelerine bıraktı ancak yine de adamın dikkatini kendi üzerime çekemedim. Dikiz aynasından saçımı düzeltiyormuş gibi görünme taktiğim de başarılı olamadı.
-Umutlarım tükeniyordu..-
Babamla cep telefonundan yaptığım ve arada geçen "tamam baba ben de ordu evine gelmek üzereyim sanırım" şeklindeki yüksek sesli sahte konuşma numarası da sonuç vermedi.. Artık gizli silahımı kullanma vakti gelmişti. En "şehri hiç bilmiyormuş" ses tonumla :
-abi benim ineceğim yere daha çok var mı ?
-haa evt sen in burada şu eczanenin oradan dümdüz aşağı inince görürsün..
-peki abi..
Gerilim dolu dakikalar yerini hafif sıcak bir İstanbul akşamında Bağdat caddesinden, adını hiç bilmediğim bir ara sokağa sessiz sedasız girişimle başlayan huzur dolu bir akşam yürüyüşüne bırakmıştı..
9 Temmuz 2008
Otobüste gergin bekleyiş
ne zaman yazılmış,
Çarşamba, Temmuz 09, 2008
3
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
12 Mart 2007
Büyük sözü dinlemek
Annemiz babamız abimiz ya da bizden büyük bir yakınımız (!) biz küçükken bazı şeyler söylemişlerdir anlamsız bulduğumuz.O zaman hep düşünmüşüzdür "ne kadar gereksiz, anlamsız birşeyi bana yaptırıyor ya da bu sebepten dolayı bana kızıyor".Hepimiz bunu yaşamışızdır.Peki şimdilerde o sizden büyük insanların (!) size söylediği şeylerin aslında doğru olduğunu anlıyor musunuz ? Evet anlıyorum ben şimdi.Büyüklerimin bana neden kızdığını, neden bazı şeyleri yapmamı engellediklerini ya da bişeyleri bana yaptırdıklarını daha iyi anlıyor ve çoğu zaman da(!) hak veriyorum. Büyükler hep aksidir bize göre.Aksi insanlardır.Çoğu zaman söyledikleri şeyleri takmayız. Siz siz olun büyüklerinizin(!) sözünü arada bir dinleyin bence.Bir şeyi yapmadığınız için pişman olacağınıza yaptığınız için pişman olun daha iyi !
Sevgiler saygılar herkese..
ne zaman yazılmış,
Pazartesi, Mart 12, 2007
4
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
9 Şubat 2007
giriş-gelişme-sonuç = sonuç-gelişme-giriş
Çocuklar hep büyümek isterler.büyüyünce araba süreceklerini düşünürler ya da büyüklerin yaptığı şeyleri yapmayı isterler.ben de eskiden bu çocuklardandım.örneğin babam traş olurken hayraklıkla izlerdim onu.vayy bee jileti nasıl da ustaca kullanıyor tek bir kesik bile yok yüzünde derdim.yıllar sonra anladım ki en angut insan bile o permatiklerle istese de kendini kesemez.sonra yine araba kullanmak çok garip gelirdi bana.yani düşün bi kere yaa 3 pedal var böyle birinden çekiyor ayağını diğerine basıyor falan sonra bir de vites diye bişey vardı gerçi şimdi bizim araba otomatik vites olduğu için bazen arabada bir vitesin varlığını bile unuttuğum vakitler oluyor.neyse işte o pedal ve vites olayını nasıl idare ediyor diye düşünürdüm. Büyüklerin yaptıkları şeyler inanılmaz gelirdi hatta bazen ben ilerde bunları yapabilir miyim diye şüphe bile duyardım. Rugrats vardı eskiden Nickelodeon diye bi kanalda işte oradaki Tommy gibi bişeydim ben galiba küçükken.
Sonra bir gün uyanıp yatakta doğrulduğumda ayaklarımın yere değdiğini hatırlıyorum.bikaç gün sonra traş olduğumu ve daha sonra da araba kullandığımı hatırlıyorum.işte bu olayların üstünden çok geçmeden de tekrar çocuk olmak istemiştim.Legolarımı istiyordum ben.Kutu kola tenekelerini ezip maç yapmak istiyorum.ağlayarak herşeyi elde etmek istiyorum tekrar ( aslında böyle yaparak pek bişey elde ettiğimi söyleyemem) neden böyle küçükken büyük ; büyükken de küçük olmak isteriz ki ? Bir de tabi şu var insanlar yaşlandıkça çocuk gibi oluyorlar tekrar. Bilirsizi işte iyice yaşlanan insanların psikolojisi çocuk gibidir biraz, ilgi beklerler fazlaca falan sonra çikolatayı falan da severler böyle.o halde yaşlandığımıza sevinmeli miyiz ? Ama yok yaa o çocukluk hali bir başka oluyor. Minnacık ellerin olacak, baban elinden tuttuğunda "AAaa ellerim nerdeeee ?" diyecek kadar küçük olacak yani. Bir de böyle ufak olacaksın yani büyüklerin bacaklarının arasından geçebilecek kadar küçük olacaksın ki bu çok büyük bir avantajdır.
Bir de bana hiç yaşlanmayacakmışım gibi geliyor size de oluyor mu o ? ama yok yaa yaşlancam tabi ki, saçmalıyorum, yaşlanmadan olmaz ki kazık mı çakıcam dünyaya ? yeni nesillerin önünü açmak lazım !
ne zaman yazılmış,
Cuma, Şubat 09, 2007
11
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
15 Ocak 2007
tanıdığım insanlar 2
Böyle bazı insanlar olur ya da ne bileyim bazı insan toplulukları yani arkadaş grupları falan, bakarsın uzaktan çok garip gelir insana. kilometrelerce uzaktası yıldızlar gibidirler ahh ulan şunlarla bi tanışsam falan beni de aralarına alsalar yaa dersin ya da işte tek başına bi elemanla tanışmak istersin çok farklı bi insan gibi gelir sana ama daha çok bir grupsa daha çekici gelir insana. ben bugüne kadar pek böyle vayy be ben de girsem şu gruba gibi bişey demedim yani genellikle aktif bi insan olmamdan dolayı lisemde olsun fakültemde olsun çoğu insan beni tanır ve bende birsürü kişiyi tanırım.neyse konumuza dönecek olursak bu elemanla ya da kişi topluluğuyla tanıştığında onların meğerse çok tırt insanlar olduklarını anlarsın.böyle "elit" gibi gözüken insanların gözünde bittiği andır onlarla muhabbetini ilerlettiğin an.ama tabi bu her zaman geçerli değildir yani hakkaten iyi gruplar da vardır iyi ki tanışmışım ya dersin iyi çocuklarmış muhabbetleri de iyi ama bu genelde benim anlattığım şekilde gelişir.
bazen de böyle mesela şey olur biriyle bakışırsın gelip geçerken bu ister kız olsun erkek olsun bi süre böyle karşılaştığınızda bakarsınız birbirinize ve sonra onunla bi şekilde konuştuğunda sanki ilk defa birbirinizle bu kadar yakın oluyormuş gibi bi havanız olur oysaki o elemanı okulda falan onbin milyon kez görmüşsündür.
bir de şey vardı yaa bak onu da unutmadan söyliyim böyle gıcık olduğun bi tip olur ya da yine bi arkadaş grubu olur böyle onları uzaktan görürsün heyyy Allahım yaa ne sinir insanlar dersin ama tanışınca anlarsın ki tam senin kafandan adamlardır onlar ve tanrı sizi muahbbet edin şakalaşın enselerinize tokat falan atın diye yaratmıştır bunu anlarsın.İşte böyle insanlarla tanışmaya bayılırım ben.
bir de ben hep şeyi merak ederim yaa böyle benle tanışan insanlar benim hakkımda ne düşünüyorlar falan acaba benle tanışmadan önce beni gördüklerinde yukarıda saydıklarımdan hangisini düşünüyorlardı ve benimle tanıştıktan sonra hangisini düşünmeye başladılar bunu çok merak ederim.
aklınızdan soru işaretleri eksik olmasın sayın seyirciler iyi günler diliyorum her nerede yaşanıyor ve üretiliyorsa sermayeyle birleşsin anonim veya da limited şirketler kurulsun ticaret hukuku dersini allah kahretsin diyerek yazıma bi son vermek istiyorum ama bugün ki ticaret sınavının acısını bi türü atamadım içimden o yüzden böyleyim siz bakmayın bana bi dua edin de geçeyim ya şu ticaretten öptüm hepinizi erkekler hariç bye bye
ne zaman yazılmış,
Pazartesi, Ocak 15, 2007
7
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
28 Aralık 2006
tuvaletteki ayak
Öncelikle kimse şunu reddetmesin ki hepimiz kaka yapan insanlarız değil mi ? Güzel tamam... Geçen gün okuldayım acaip sıkışmışım ama öyle böyle değil.Neyse hemen koştum tuvalete baktım kantindeki tuvalette giren çıkanın haddi hesabı yok.Ben de daha rahat edebileceğim ve genellikle de kimsenin olmadığı 1.kattaki tuvalete gittim.Ohh kimse yok diye düşünüp direk daldım kabinlerden birine ve boşaltım işlemine başladım.Bi ara başımı hafif aşağıya eğdiğimde onu gördüm..kahrolası tuvaletlerin kabinlerinin en alt kısımlarında boşluk var ve millet yandaki elemanın ayakkabılarını görebiliyor.Şimdi bu durumda kim olsa heralde rahat olamaz değil mi ? tabi ki olamaz nitekim ben de olamadım.önce bi süre bekliyim dedim şimdi çıkar gider.yok arkadaş yaa gideceğin yok herifin.işin garibi ses de çıkmıyor yaa tık yok yani.bi ara korku filmindeki gibi hissettim böyle birazdan testereyle kabine dalacak böğğğ..neyseee elemanın gideceği yok ama ses de çıkmıyor.benim de kafam attı sifonu ve musluğu sonuna kadar açıp bir disko havası yarattım sonra da neşe içinde işime devam ettim.tam böyle ohh yaa ucuz yırttık diye düşünürken bu hayvanat benden önce çıkmaz mı tuvaletten.şimdi çıktı bu salak elini falan yıkıyor.ama yıkıyor da yıkıyor yaaa bitmiyor bi türlü yahu yıka da çık git ben de kabinden çıkayım karşılaşmak istemiyorum seninle.bi de işim bittiği halde 5dk kabinde bekledim.kahretsin beee nerden çıkıyorsunuz karşıma siz yaa ne biçim insanlarsınız !?!
ne zaman yazılmış,
Perşembe, Aralık 28, 2006
4
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
4 Aralık 2006
nefret ötesi durumlar serisi no : 3,14
Galatarasay fenevbahse maçını izlemek için orduevinin yolunu tutmuş ve önlerden güzel bi yer bulup oturmuştum.maç öncesi röportajlar ve yanımda oturan amcanın mütemadiyen süren maç analizini dinliyordum...tüm bu söylediklerimin aslında olayımızla pek de ilgisi yok ancak böyle roman okuya okuya betimleme hastalığı başladı bende o yüzden böyle bi girizgah yapayım dedim neyse efendim.. konumuza gelelim.bu güzel amcam bana döndü ve şöyle dedi ;
-pıs pıs pısss..pıss ?
-efendim amca ?
bn pıs psı...geli pıs pıs... yme bkar pıs pıs.. misin ?
-hıı tmm amca bakarım....
işte insan hayatındaki en nefret verici durumlardan birinin içine düşmüştüm.bu duruma gıcık olurum ve hep de beni bulur bu durum.
"yaa ben bi çişimi yapıp gelicem de sandalyeme bakar mısın ?"
"genç, ben hemen geliyorum şu koltuğuma bi sahip ol tmm mı ?"
yaa tmm şimdi bazılarınız diyordur belki de ne ulan baksan 2dk diye ? yaa tmm ben bakayım da sandalyeye şimdi eski oturduğum GATA lojmanlarında bu durumu çokça yaşadığım için biliyorum, orada da maç yayınları olurdu 500 kişilik konferasn salonundaki maç yayınında hep beni bulurlardı "şu koltuğuma bi bakar mısın ?" diyenler ben de çaresiz bakardım ve şöyle bi durum yaşanırdı ;
-eee pardon orası dolu mu ?
-evet sahibi var gelecekmiş birazdan
-hıı gelicek demek
-hı hı
-hııı
işte bu yüzden nefret ederim şu koltuğuma bakar mısınız ? diyenlerden.ben aynı duruma düşmüyor muyum ? düşüyorum elbet ama bunu bildiğim için kimseden böyle bişey istemiyorum gerekirse altıma yapıyorum, susuz kalıyorum ama yine de koltuğuma bakar mısınız demiyorum, demem de !
ne zaman yazılmış,
Pazartesi, Aralık 04, 2006
4
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
25 Kasım 2006
bu insanların kafası çalışmıyor mu ?
ya cidden soruyorum bizim insanımızın kafası çalışmıyor mu ? size bugün gözlemlediğim bikaç şeyi anlatıcam.metro duraklarında kartınızı okuttuktan sonra metroya binmek için merdivenleri inersiniz.insanlar trenin hareket sesini duyduklarını anda üçer beşer inmeye başlıyorlar merdiveni ve bu bana çok salak geliyor.düşün kardeşim bi kere yaa metro zaten geliyorsa daha duracak insanlar inecek içinden falan ne acele ediyorsun ? eee zaten metro kalkmış gidiyorsa binmene imkan yok yani dur arkadan asılayım bi sonraki durakta içeri geçerim diye bi şansın da yok eee halt etmeye yine koşuşturuyorsun ?
ne zaman yazılmış,
Cumartesi, Kasım 25, 2006
5
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
29 Ekim 2006
enstantane serisi no : ¾
geçenlerde kumrular caddesinden yürüyorum evime doğru.akşam hafif karanlık.adamın biri arabasına biniyordu.ya da ben öyle zannettim...
adam arabasının kapısını açmaya çalışıyor sandım ilkten ama iyice yakınlaşınca olay anlaşıldı...
yaratıcı yurdum insanı yanyana parketmiş birsürü araçtan ikisinin arasına geçmiş arabasının kapısını açmaya çalışırmış gibi yapıp akşam karanlığından da yararlanarak çişini yapıyordu !
.............. !
akşamın hüzünlü karanlığında sessizliği deliyordu şırıl şırıl akan idrarın sesi ve şehit kanlarıyla sulanan yurdum toprağı şimdi başka sıvılarla ıslanıyordu..
nice 83 yıllara herkesin cumhuriyet bayramını kutlarım...
ne zaman yazılmış,
Pazar, Ekim 29, 2006
4
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
22 Ekim 2006
dumur ötesi bir muhabbet
Geçen gün spor yaparken 2 adet yaşlı insan (40-50 arası erkek) türünün konuşmasına şahit oldu.muhabbete orta yerinde kulak misafiri olduğum için duyduklarımı aynen yazıyorum konuşma şu şekilde ;
A-ee tabi bu durumda insanın canı sıkılıyor yaa
B-evet haklısınız
A-yani şimdi bir teknem var benim onunla bi tura çıkalım diyorum ama gelmiyor napcaksın
B-eheh evet doğru
A-tabi bu durumda da yedekler devreye giriyor (yedek ne demek anlicaksınız birazdan )
B-eheh tabi yani bi yaştan sonra hoşlanmıyorlar
A-gelse bile balo kıyafetleri falan giyiyor teknede
B-ehehe olmuyor tabi haliyle eheh
A-o yüzden bu çok eşlilik olayı mantıklı.Yani erkek buna doğası gereği elverişli durumda
B-hehehe tabi tabi doğru diyorsunuz..
A-bundan belki de 100 yıl sonra bu çok normal olacak çünkü erkeğin doğası buna müsait
B-evet haklısınız
A-şimdi avrupalılar bizi eleştiriyor çok eşliliği falan ama yani onlar da tuvalet ofis park bahçe demeden sevişiyorlar
B-....
A-Onlarda ilişkiler cinsellik üzerine genelde.bizde ki gibi değil.cinselliği bi ihtiyaç olarak görüyorlar
B-ehehh tabi haklısınız yani doğru diyosunuz..
A-Ee yani haklıyım tabi ki onlarda çok eşlilik yok ama hepsinin de ilişkisi olan biri var eşinin dışında..
yorum sizlerin...
ne zaman yazılmış,
Pazar, Ekim 22, 2006
7
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
11 Ekim 2006
böyle olacağını kimse bilemezdi...
Evet böyle olacağını kimse bilemezdi.Vakit yavaş yavaş tükeniyordu.artık çok vakit kalmamıştı.kimsenin sabrı da kalmamıştı ayrıca.heyecan doruk noktaya tırmanıyordu.ancak yelkovanın ve hatta sayenin aldığı her yol heyecanı sabırsızlığa ; sabırsızlığı da öfkeye dönüştürmekteydi.sessizliği yaran tek ses O'nundu.O ise kimseye aldırmıyordu.Tavırları çok rahattı.Huzursuzlanma kendini her geçen saniye daha bir somut şekilde göstermekteydi.Bir kurtuluş yolu vardı ancak bunun tercih edilmesi oldukça riskliydi ve kimse bunu göze almak istemiyordu.O ise istifini bir an bile bozmadan yaptığı şeyin ilahi bir boyutu varmışcasına eylemini sürdürmekteydi.Bu, kimsenin yabancısı olduğu bir durum değildi aslında.Orada bulunan herkes bunu hayatında çokça yaşamıştı ancak hiçbir zaman bu kadar öfkeye sebep olmamıştı bu olay.Oysa kimse zorla orada bulunmamaktaydı.İşte herkes kendi rızasıyla bilinçli şekilde bu ayinin içine girmişti ancak, kimse, O'nu hesaba katmamıştı ! oysa pek de tehlikeli durmuyordu.dışardan bakıldığında oldukça sevimili bile sayılabilirdi.ama herkes O'nun gerçek yüzünü şimdi görüyordu.Bu acıya boyun eğip kaderine teslim olanların yanında nefret dolu ve heran bir eylemi bir başkaldırışı körükleyebilecekler de vardı.Aslında herkes bir lider arıyordu.Bu zulme son verecek bir kahraman.Bu kahraman aslında hepimizin içinde vardı.Önemli olan uyuyan devi uyandırmaktı.Kimse kendinde bu cesareti bulamıyordu.Bunda elbette sorumuluktan kaçanların da etkisi vardı ancak onlar da bu acıdan nasiplerini almaktaydılar.Homurtular yükselmeye başlamış ve artık bu ritmik bir hal almıştı.O, hala en acımasız ve aldırmaz haliyle eyleminden biran bile şaşmadan tam bir disiplin içinde konsantre olduğu işi yapmaktaydı.Artık bişeylerin olacağı belliydi.Bu çok yakındı.İsyan ! tek yol isyandı ! ama kimse kendinde bu cesareti bulamıyordu.artık umutlar tükenmeye başladı.vakit yok denecek kadar azdı.bu kadar kısa zamanda ne yapılabilirdi ki ? Artık neye yarardı ? Herşey için çok geçti ! İşte o anda zifiri karanlığın ortasından yanan bir alev, gökyüzünden inen bir nur gibi o ses yankılandı...Herkesin beklediği şey buydu...!
Hocaammmmmm ! Bir sonraki ders başlıyacak müsadenizle dersi bitirsek !
Evet, tenefüsümüzü çalan bu cani bu acımasız insana biri sonunda tepkisini göstermeyi başarmıştı.Şüphe yok ki bu sesin sahibi o an herkesin gözünde ilahlaşmıştı.Oysa vakit kalmamıştı, bir sonraki dersin başlamasına saniyeler vardı ancak önemli olan bu zaferin kazanılmış, içimizde kalan duyguların bi temsilci aracılığıyla bile olsa iletilmiş olmasıydı.Bir sonraki derste idari yargı hocasının bizden ne kadar randıman alacağı tartışma konusu olabilirdi ancak yine de içimiz huzurluydu.Gözlerimizi kapatıp dersi dinlemeye başladık...
ne zaman yazılmış,
Çarşamba, Ekim 11, 2006
8
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
17 Eylül 2006
Kızılayda Broşür Dehşeti
Sıradan bir gündü. Kızılayda yürüyorum. Yer çekimi de dahil olmak üzere herşey normal. Hava sıcaklığı mevsim normallerinde. Başbakan : R. Tayyip Erdoğan. Galatasaray başarıdan başarıya koşmakta. Adımlarımı hızlandırdığım bir sırada karşıda ; yüz metre ötede onu gördüm. Elindeki reklam broşürlerini yoldan geçen insanlara uzatıyordu. Bir an kararsız kaldım. Ya yolumu değiştirecektim ya da yanından geçip gidecektim. Ama yolumu değiştirmeyi bir yenilgi olarak gördüm. Kendimden emin bir şekilde yürümeye devam ettim. Kararlıydım kesinlikle o reklam broşürlerinden almayacaktım. Sinir harbi başlamıştı. Sanki yaklaştığımı hissetmiş gibi döndü ve bana baktı. Aradaki mesafe elli metreye kadar inmişti. İrademi toplamakta zorluk çekmeye başlamıştım. O broşürü almak hayatın sonu değildi ama kesinlikle bir yenilgiyi temsil ediyordu. Hiç aldırış etmeden yanından geçip gitmek ise nirvanaya ermek anlamına gelmese de bir başarı sayılırdı. Terlemeye başlamıştım. Olası bir yenilgiye halen hazır değildim. En sonunda harekete geçti. Elindeki broşür destesinden bir tanesini çekti ve sol eline aldı. Kılıcını çekmiş bir samuray gibiydi. İlk defa korktuğumu hissetmeye başladım. Galiba o galip gelecekti. Broşürün neyle ilgili olduğunu zerre merak etmiyordum. Artık birkaç metre kalmıştı. Büyük an bütün aldırmazlığıyla yaklaşmıştı. Sol kolunu yavaşça ileri uzattı. Artık elindeki kağıt parçası bir silahtan farksızdı. Gözlerimi kapadım. Yenilgiyi kabul etmiştim. O broşürü alacaktım. İşte herşey tam o anda oldu. Bir ambulansın siren sesi herkesin dikkatini yola çevirmişti. İnsanlar dehşet içinde ambulansa bakıyordu. İşte o an kendime geldim. Bu panik halinden yararlanarak hızla onun yanından geçtim. Evet başarmıştım. Broşürlerden almamayı başarmıştım. Arkama birkez olsun dönüp bakmadım. Adımlarımı tekrar hızlandırdım. İçim rahattı. Artık o gece huzur içinde uyuyabilecektim.
Bu maceranın sonu...
ne zaman yazılmış,
Pazar, Eylül 17, 2006
6
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
10 Eylül 2006
nasııı yanii..
akşam kumrular caddesindeyim, hava kararınca seyyar satıcılar da doluşurlar caddeyi kapatırlar neredeyse yürümek imkansız olur..ben de azimle eve doğru yürümeye çalışırken bi CD'cinin önünden geçerken gözüm filmlere takıldı.bi baktım daha vizyona girmemiş yabancı filmler alın bizi diye bağırıyorlarr..durdum ve cdlere baktıktan sonra adamla aradam şöyle bi konuşma geçti ;
-abi bunlar alt yazılı mı dublajlı mı ?
-ön iki sıra Türkçe, diğerleri bublajlı yiğenim (filmlerin hepsi yabancı)
-nasıl yani Türkçe ve dublaj farklı şeyler mi ?
-öhöhürü böğüğ bi dk geliyorum hemen..
bu dumura daha fazla katlanamayacağımı anlayınca yürümeye devam ettim..
ne zaman yazılmış,
Pazar, Eylül 10, 2006
2
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
kıyamadığım şeyler !
kıyamıyorum işte atmaya ne yapayım...ortalama 3-4 ayda bir odamda genel temizlik yaparım.kullanmadığım gereksiz eşyaları atarım.ama genelde atmaya kıyamam.oysaki ortalığı tenhalaştırmak amacındayımdır ama olmaz işte bi türlü..onları atmam için üzerinden biraz vakit geçmesi gereklidir.atmam gereken şeylere ihtiyacım olmadığını aslında iyi bilirim ama yine de onlara ihtiyacım olmadığını kendime kanıtlamam lazımdır üzerinden biraz vakit geçecek ki "gördün mü bak al işte sakladın bi halta da yaramadı" demem gerekir kendime..nedir bunlar mesela bikaç örner vermem gerekirse ; 10 sayfası kalmış defter, kullanılmış piller, ihtiyacım olmayan ders notları, içinde sadece hava kalmış uhu, müsvette kağıtlar, bölük pörçük olmuş silgiler, tükenmiş tükenmez kalemler, CDler vs..
ha bir de disketler var.. disket mi :) hani 1.38 mb dosya alan şeyler böğğ unutuldu bee hepsi de..
ne zaman yazılmış,
Pazar, Eylül 10, 2006
2
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
3 Nisan 2006
uyuyan insanlar...
otobüste olsun metroda olsun ne zaman uyuyan birini görsem içimden onu uyandırmam gerektiğine dair garip bir dürtü doğar ;
-uyandırsana ya adamı durağını kaçırcak şimdi
-saçmalama bee sana ne elin adamından
-lan nasıl saçmalama ben durağımı kaçırmadan biri beni uyandırsa ne kadar sevinirim
-lan iyi ya işte o sen değilsin
-yaa şimdi uyandırcam ama bir de bozuk atarsa
-ehh yani en sonunda anladın boşver olum yaaa
gibi bir iç çelişki yaşadıktan sonra somut olayda takdir yetkimi de kullanarak :) bir karar veriririm ki bu da genellikle amaaaaannn bana ne yaa şeklinde olur.
hörmetlerrr....
ne zaman yazılmış,
Pazartesi, Nisan 03, 2006
0
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
21 Şubat 2006
tanıdığım insanlar
bazen yolda yürürken fazla muhabbetim olmayan ya da eskiden tanıdığım insanlarla karşılaşırım.aslında geçmişte de öyle muhabbetimiz yoktur ama işte sonuç olarak birbirimizi tanıyoruzdur.O karşıdan gelirken ki gerilime bayılırım.birbirimize yaklaştıkça ; selamlaşacak mıyız yoksa iki yabancı gibi geçip gidecek miyiz ve de ilk kim selam verecek şeklindeki sıkıntılı hal garip bir şekilde benim hoşuma gider.eşref vaktimde olmasam bile selam vermeye çalışırım amma ve lakin karşımdaki kafasını eğer de yürürse çok pis bozulurum ki yani açıkça söyliyim arkasından da atıp tutarım :) ya kardeşim ne olur selam versen anaaa.... eksilir misin ?
ne zaman yazılmış,
Salı, Şubat 21, 2006
4
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
18 Şubat 2006
kulaklık !
evde olsun dışarda olsun kulağıma kulaklık taktığım zaman hep tedirgin olurum.o zaman dünyayla iletişimim kesiliyormuş gibi gelir bana.mesela evde kulaklık taktığım zaman mutlaka telefon çalarsa kapı çalarsa diye düşünürüm.veya dışarda kulaklık taktığımda ya biri bana seslenir de duyamazsam veya araba korna falan çalarsa da yumazsam diye şüphe içinde kalırım.hayır bundan vazgeçilmiyor da yani.eve giderken müzik dinlemekten çok keyif alıyorum.ama bi yandan da olan biten hakkında fikrim olsun istiyorum.suya girmek istiyorum ama ıslanmak istemiyorum anlıyor musunuz ?
ne zaman yazılmış,
Cumartesi, Şubat 18, 2006
3
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
12 Şubat 2006
yasak bölge
bazen kendime bile söylemediğim şeyler vardır.benim içimdedir ama benden ayrı bir yerdedir.kendi sınırlarım içinde yabancı bir yer vardır.işte oradadır o düşünceler.oraya girmek istemem genellikle.aslında hepimizin böyle yasak bölgeleri vardır.orada en büyük korkularımız, yüzleşmekten korktuğumuz düşüncelerimiz vardır.hatta öyle ki bazen öyle bir yerin varlığını bile reddederim.kuruntu yapıyorum diye düşünürüm.bazen öyle bir yerin var olup olmadığını düşünmeyi bile düşünmek istemem.heuheuh biraz kaçıkca geliyor insana değil mi :) ama söyleyin hangimiz bazen böyle şeyler düşünmüyoruz ki...peki sizce öyle bir yer var mı ?
ne zaman yazılmış,
Pazar, Şubat 12, 2006
2
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
4 Şubat 2006
ruh ikizi
ruh ikizi denen bişey var.sıkça görürüm yazılarda.ruh ikizimi arıyorum falan derler.aşkı aramanın filozofçasıdır.ruh ikizini aramak çok garip geliyor bana.aynı senin gibi düşünen senin gibi hisseden birini arıyorsun.ikiniz de aynı şeyleri düşünüyorsunuz.ee ama iyi de o zaman hayat monoton olmaz mı ? hep sizin aklınızdaki şeyleri yapıyorsunuz hep aynı hisleri hissediyorsunuz.yenilik yok yani.ne yeni bir düşünce ne yeni bir fikir.ee öyleyse tek yaşamamla ruh ikizimle birlikte yaşamam arasında bir fark oluyor mu ? aynı adada iki tane robinson cruise ! ben şahsen beni farklı dünyalara götürebilecek birini tercih ederim.ayrı dünyaların insanları değil sadece ayrı dünyalara götürebilecek insan.
ne zaman yazılmış,
Cumartesi, Şubat 04, 2006
10
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
24 Ocak 2006
Vefalı pantolonlar ! ! !
Eski pantolonlarımı bulurum bazen dolabımda.Vefa duygusuyla onları da giyerim arasıra.Zira onlarla da güzel anılarım olmuştur.Şahsen bizzat kendim vefalı biri olmaya çalışırım.Vefa duygusu çok önemlidir.Vefalı olun bence ! mutlaka bundan kazançlı çıkarsınız.nasıl mı ? şöyle ki , ne vakit eski pantolonlarımdan birini giysem cebinden mutlak suretle para çıkar.kaç para olduğu önemli olmaksınız acaip şekilde sevindirik olurum.zira o parayı bulmanın benim için lotoyu tutturmaktan bir farkı yoktur.genellikle de bulduğum parayla yapmadığım şeyler yaparım.yani genel olarak bütçe ayırmadığım şeyler için harcarım o parayı. haydan gelmediği halde huya giden tek bütçe kaynağıdır eski pantolonlarımdan çıkan paralar.örtülü ödenek gibidirler o paralar ; eski dostlar gibidirler.unutulmuş birer birer eski dostla....
ne zaman yazılmış,
Salı, Ocak 24, 2006
0
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !
18 Ocak 2006
metroda kaçamak bakışlar
ne zaman metroya binsem biri mutlaka bana bakar.bir süre "ulan ne zamandır beni süzüyo" diye düşünürüm.sonra ineceğim yere kadar bakışır dururuz.zaten metrolardaki o lcd ekranda çıkan reklamlar sırf bu sebeple konmuştur.herkes bir noktaya bakarsa kimse kimseyi süzemez mantığı hakimdir.bir de 4 koltuğu karşılıklı yapmıyorlar mı ! nedir ya anlamadım yani sohbet etsinler insanlar birbirleriyle diye mi yapmışlar ? işte zaten en pis bakışma savaşları da orada yaşanır.karşıdaki benim ona baktığımı görmeden ona bakabilirsem 1-0 öne geçtim demektir.bu konuda ekseriyetle bilenen bir taktik de "camdan bakma" taktiğidir.özellikle metro duraktan çıkıp karanlık tünele girince görüş netleşir.tabi ki en pisi de camda göz göze gelmektir.yani ikimizde delikanlı gibi kafayı çevirip bakamıyoruzdur ve birbirimizi camdan süzmeye çalışıyoruz.bu gibi durumlarda bakışlarınızı sakın kaçırmayın.bakmaya devam edin.durağa geldiğinizde de daha da uzakları süzmeye çalışıyor gibi yapın.eğer karşıdaki yutarsa şöyle düşünebilirr "haa bana bakmıyormuş lan herif dışarı bakıyormuş" işte o zaman durum 2-0 olur ki dakika da 90'ı göstermekteyse zaten yansın meşaleler çalsın marşlar...
ne zaman yazılmış,
Çarşamba, Ocak 18, 2006
3
adet yorum var..yorum yapmak için tıklaaaa !